Tıbbi Terimler Sözlüğü




Tıbbi Terimler

 A

 ABDOMEN
Karın Bölgesi Batın
ABORTUS
Çocuk Düşürme Düşük.
ABSANS
Kısa Süreli Şuur Kaybı.
ABSE
Çevre Dokulardan Kese Tarzında Doku İle Sınırlı İçerisi Cerahat İle Dolu Oluşum.
ABSORBSİYON
Emilme Örn.Sindirim Gıdaların Barsaklarda Absorbsiyonudur Denilebilir.
ADRENALİN
Böbreküstü Bezlerinin İç Kısımları Tarafından Salgılanan Bir Hormondur. Tabiatta Bu Hormonun Görevi Organizmayı Acil Harekete Hazırlamaktır Ve Etkisini Nabzın Atışı Kanın İç Organlar Ve Deriden Kaslara Sevk Edilmesi Karaciğerdeki Glikojenin Glikoza Değişmesi Ve Böylelikle Acil Bir Enerji Kaynağı Sağlanması Şeklinde Gösterir.
AFAKİ
Gözde Lensin Olmaması.
AFAZİ
Beyindeki İlgili Alanların Tahribi Sonucu Konuşma Veya Konuşulanı Anlama Yeteneğinin Kaybı. Disfazi Aynı Durumun Daha Hafif Bir Formudur.
AFONİ
Ses Kaybı. Kısmi Veya Tam Olabilir. Afoni Sebepleri Genellikle Konuşma Kaslarını Kontrol Eden Sinirlerin Hastalığı Veya Zedelenmesi Boğaz Gırtlak Hastalıkları Veya Nörozdur. Histerik Afoninin Nedeni Şuuraltı Hiç Konuşamamak Veya Özel Bir Durumda Konuşmamamk Arzusudur.
AFRODİZYAK
Cinsi Arzuyu Artırıcı Maddeler İlaçlara Verilen İsim.
AGLÜTİNASYON
Sıvı Bir Süspansiyonda Ufak Cisimciklerin Bir Araya Gelip Birbirlerine Yapışmasıdır.
AGONİSTLER
Hücre reseptörlerinde (alıcılarında) fizyolojik aktiviteyi uyarıcı ve böylece biyokimyasal bir tepkiyi tetikleyen ilaç.
AGORAFOBİ
Geniş Açık Bir Sahada Yalnız Kalınca Hissedilen Kontrol Edilemeyen Bir Korkudur.
AJİTASYON
Kişinin Etrafa Saldırganlığı Aşırı Aktivitesi İle Karakterize Durum.
AJİTE
Rahatsız Huzursuz Taşkınlık Yapan.
AKNE
Yüz Omuzlar Sırt Ve Göğüsteki Yağ Bezleriyle İlgili Kronik Bir Deri Hastalığıdır. En Çok 14-20 Yaşlar Arasında Görülür Ve Bu Hastalığın Tipik Belirtileri Olan Siyah Noktalar Sivilceler Gençlerin Bu En Hassas Devirlerinde Genellikle Psikolojik Rahatsızlıklara Yol Açar. Yağ Bezlerinin Kanalında Bir Tıkaç Oluşur Ve Bu Tıkacın Başı Sertleşip Siyahlaşır. Bazen Kanal Tıkalı Olduğu Halde Bez Yağ Salgılamaya Devam Eder Ve Böylece İçi Yağ Dolu Bir Kist Oluşur. Siyah Noktalara Tıpta Komedon Adı Verilir.
AKOMODASYON
Gözün Optik Sisteminin Çeşitli Uzaklıklara Uyum Yaparak Net Görmenin Sağlanması.
AKONDROPLAZİ
Tedavisi Olmayan Sebebi Bilinmeyen Kalıtsal Bir Cücelik Tipidir. Gövde Normal Büyüklüte Olup Kol Ve Bacaklar Anormal Derecede Kısa Ve Baş Normalden Büyüktür.
AKROMEGALİ
Beyin Tabanında Bulunan Hipofiz Bezinin Ön Bölümünün Aşırı Çalışmasına Bağlı Bir Durumdur. Büyüme Tamamlanmadan Kemiklerin Uzaması Sona Ermeden Erken Çağlarda Baş Gösterirse Jigantism Adı Verilen Dev Görünüm Oluşur. Bozukluk Büyüme Çağının Bitiminden Sonra Baş Gösterirse El Ve Ayakların Genişlemesi Çene Ve Burnun Büyümesi Ve Sesin Kalınlaştığı Görülür.
AKSON
Sinir hücresinin gövdesinden uzanan uzun, ipliksi kısımlar. Akson sinyal iletim görevini yapar. Aksonun ucundaki sinir uyarıları öteki nöronlara ya da ilgili organlara iletilir.
AKUSTİK SİNİR
İşitme Siniri.
AKUT
Kısa ve göreceli olarak şiddetli bir seyir göstermek.
AMBLİYOPİ
Gözde Belirli Bir Bozukluk Olmaksızın Oluşan Görme Tembelliği.
AMNEZİ
Hafızanın Kısmen Veya Tamamen Kaybolması.
ANALJEZİK
Ağrı Kesici.
ANEMİ
Kısaca Halk Arasında Kansızlık Olarak Bilinen Anemi Alyuvarların Sayı Olarak Az Olması Ve Alyuvarların İçerisinde Bulunan Hemoglobin Adı Verilen Maddenin Miktarının Azlığıdır.
ANEMİK
Kan Değerleri Düşük Olan Yani Kan Sayımında Eritrosit Sayıları Ve Hemoglobin Miktarı Düşük Olan Kişi.
ANERJİ
Özel Bir Antijene Cevap Verilmemesi Hali. Organizmanın Savunma Yeteneğinin Kaybolması.
ANESTEZİ
Doktorlar Ameliyat Sırasında Ağrı Duymaması İçin Ameliyattan Önce Hastaya Bir İğne Yapar Ya Da Solunum Yoluyla Bir Gaz Verirler. Hastanın Bilincini Yitirerek Uykuya Geçmesine Narkoz Böylece Vücudundaki Ağrıları Duyamayacak Duruma Gelmesine Anestezi Bu Duyu Yitimine Yol Açan Maddelere De Anestezik Denir.
ANKSİETE
İç Sıkıntısı İç Daralması.
ANOREKSİ
Anorexia Nervosa Özellikle Genç Kadınlarda Görülebilen Yemek Yememek Çok Az Uyumak Buna Rağmen Çok Aktif Olmakla Beliren Psikolojik Bir Bozukluktur. Bu Durum Genellikle Kişinin Çok Şişmanladığı Kanısı İle Mübalağalı Bir Şekilde Rejim Uygulaması İle Başlar Önceleri Kontrol Edilebilen İştah Bir Süre Sonra Hakikaten Yok Olur Ve Zayıflama Normal Ölçüleri Aşar.
ANOSMİ
Koku Alamama Nezle Grip Gibi Enfeksiyonlarda Olabildiği Gibi Koku Siniri İle İlgili Beyin Bölgesindeki Patolojilerde De Görülebilir.
ANSEFALİT
Beyin İltihabı.
ANTİENFLAMATUAR
İltihabi Reaksiyonu Önleyen Madde İlaç...
ANTİSEPTİK
Mikropları Yani İnsan Hayvan Ve Bitkilerin Dokularına Yerleşerek Hastalığa Yol Açan Bakteri Virüs Mantar Gibi Tek Hücreli Asalak Canlıları Yok Etmek Sağlıklı Yaşamın Temel Koşullarından Biridir. Antiseptik Antibiyotik Ve Dezenfektan Gibi Değişik Adlarla Anılan Birçok Madde Bu Amaçla Geliştirilmiştir. Ama Genel Olarak "Mikrop" Öldürücüler Denen Bütün Bu Maddelerin Bazı Özellikleri Ve Kullanımları Farklıdır. ANTİSEPTİKLERİN TARİHİ İnsanlar "Mikrop Kuramının" Bulunmasından Yüzyıllarca Önce Neden Ve Nasıl Etki Yaptığını Bilmeksizin Antiseptikleri Kullanıyorlardı. Örneğin Çiğ Etin Bol Tuz Ve Baharatla Yoğrularak Sucuk Biçiminde Saklanması Sebzelerin Yoğun Bir Tuz Ve Limon Ya Da Sirke Çözeltisi İçinde Bekletilerek Turşu Yapılması Bakterileri Büyük Ölçüde Yok Ederek Bu Besinlerin Bozulmasını Önlüyordu. Bugünkü Antiseptikler İse Louis Pasteur'ün Değerli Çalışmalarının Ürünüdür. Antiseptikler Nasıl Etki Yapar Kimyasal Antiseptiklerin Mikroplar Üzerinde Nasıl Etkili Oldukları Tam Olarak Açıklanamamıştır. Bu Maddeler Doğrudan Doğruya Mikrop Hücresine Girerek Yaşamsal İşlevlerini Engelleyebileceği Gibi Mikrop Hücresinin Dış Zarını Eriterek De Yıkıcı Etki Gösterebilir. Ne Var Ki Birçok Antiseptik Normal Hücreler Üzerinde De Ayn Etkiyi Yapar. Bu Yüzden Bu Maddelerin Dikkatli Kullanılması Gerekir. Bazı Antiseptikler Ağızdan Alındığında Ya Da Vücuda Şırınga Edildiğinde Ağır Sonuçlara Hatta Ölüme Yol Açabilir.
ANTİSPAZMODİK
Spazm Çözücü Daha Çok İç Organlardaki Düz Kasların Kasılmalarını Çözen İlaç Grubuna Verilen İsim.
ANTİSTATİK
Statik Elektrik Birikimini Önleyen Madde.
ANTİTOKSİK
Toksin Giderici.
ANTİTÜSSİF
Öksürük Giderici.
ANTİVİRAL
Virüslara Etkili Virusların Zararlı Etkilerini Önleyen.
ANÜLER
Halka Şeklinde.
ANÜRİ
İdrar Çıkaramama.
ANÜS
Makat Sindirim Kanalının Bitiş Kısmı.
AORTA
Kalpten Çıkan Vücudun En Büyük Damarı Kalpten Çıktıktan Sonraki Kavisli Bölümüne Arcus Aorta Göğüs Kafesi İçersinde Seyreden Kısmına Torasik Aorta Ve Karın İçersinde Seyreden Bölümüne De Abdominal Aorta Denir.
AORTİK ANEVRİZMA
Aort Damarının Her Hangi Bir Bölümünde Görülen Genişleme.
APANDİSİT
Kör Barsak (Apendiks) İltihabı.
APATİ
Çevre İle Anormal Derecede İlgisizlik Duygusuzluk Kayıtsızlık.
APEKS
Uç Tepe Zirve.
APİROJEN
Ateş Yükselmesine Neden Olan Herhangi Bir Madde Taşımayan.
APNE
Solunumun Geçici Bir Zaman İçinde Durması.
APOPLEKSİ
Felç İnme.
ARAKNOİD
Beynin Üzerinin Örten İnce Zar.
ARKABEYİN:
Pons, medulla ve serebellumdan (beyincik) oluşan beyin bölümü. Arka beyin genel olarak motor aktivite, duruş (postür), denge ve uyku biçimlerinin koordinasyonu ile solunum, kan dolaşımı gibi bilinçsiz yaşamsal işlevlerin düzenlenmesinden sorumludur.
ASEMPTOMATİK:
Belirti göstermeyen ya da belirtiye yol açmayan
ATAKSİK:
Hareket koordinasyonunda bozukluk

ASETABULUM
Uyluk Kemiğinin Başının Kalça Kemiği İle Eklem Yaptığı Çukurluk
ASETİLSALİSİLİK ASİT
Yaygın Olarak Kullanılan Ve Bilinen Aspirinin Kimyasal Adı.
ASİDOZ
Organizmanın Asit Baz Dengesinde Asit İstikametinde Bozulma Sonucu Ortaya Çıkan Entoksikasyon Tablosu.
ASO
Antistreptolizin O İçin Kullanılan Kısaltma. Streptolizin "Hemolitik Streptokok" Adı Verilen Bakterilerin Salgıladığı Toksinin Adıdır. Bu Toksinin Varlığını Tespit İçin Yapılan Tetkike De Kısaca ASO Adı Verilir. ASO Romatizma Gibi Bazı Hemolitik Streptokok Enfeksiyonlarında Yükselir Bu Açıdan Teşhis Te ASO Değerleri Önem Taşır.
AŞİL TENDONU
Baldır Arka Kısmındaki Kas Grubunun Topuk Kemiğine Birleşmesini Ve Ayağın Aşağı Yukarı Hareketini Sağlayan Yapı(Kiriş).
ATROPİN
Belladonna (Güzel Avrat Otu) Adlı Bitkiden Elde Edilen Bir Alkaloiddir. Tıpta Çok Değişik Kullanım Alanları Vardır. Örneğin Göz Dibinin Muayenesinde Göz Bebeğinin Genişletilmesi İçin Ayrıca Anesteziden Önce Üst Solunum Yollarında Salgıların Azaltılması İçin Kullanılır.


B

BAĞIŞIKLIK
Belirli Bir Mikroorganizmaya Karşı Vücudun Direncidir. Aktif Ve Pasif Olmak Üzere İki Tip Bağışıklık (İmmünite) Vardır. Aktif İmmünite Hastalığın Çok Hafif De Olsa Bizzat Geçirilmesiyle Oluşur. Hastalığa Neden Olan Organizmalar Vücutta Antikor Reaksiyonları Uyandırırlar Ve Bu Reaksiyonlar Bazı Vakalarda Hayat Boyu Devam Eder. Pasif İmmünite İse Antikor Reaksiyonu Uyandırıcak Nitelikte Fakat Kuvveti Azaltılmış Veya Değiştirilmiş Olan Mikropların Vücuda Aşılanmasıyla Oluşur.
BAKTERİ
Tek Hücreli Mikroorganizmalardır. Bunlar Mantarlardan Küçük Fakat Virüslerden Büyüktürler. Bazıları Hastalık Yapıcı Bazıları Zararsızdır; Bazı Bakteriler İse Faydalıdırlar Örneğin Toprağın Nitrojen Yapıcı Bakterileri. Bakteriler Şekillerine Göre Sınıflandırılabilirler Coccus'lar Yuvarlak Bacillus'lar Çubuksu Vibrio'lar Virgül Şeklinde Spirillum'lar Dalgalıdır.
BAKTERİYEMİ
Bakterilerin Veya Bakteri Toksinlerinin Kana Geçmesiyle Oluşan Ateş Titreme İle Seyreden Klinik Tablonun Adıdır. Eş Anlamlı Olarak Septisemi De Kullanılır.
BALLİSMUS
Kol Ve Bacakların İstemsiz Şiddetli Atıcı Hareketleridir. Bu Durum Gövdenin Yarısında Görüldüğü Takdirde "Hemiballismus" Adını Alır.
BANDAJ
Yara Sarmaya Veya Yaraları Kapatan Gazları Ve Tespit Edici Tahtaları Yerinde Tutmaya Yarayan Kumaş Parçasıdır.
BARBİTÜRAT'LAR
Sinir Sistemini Uyuşturucu Etkileri Olan Maddelerdir.
BASİL
Çomak Şeklindeki Mikroorganizmalardır. Örneğin Tüberküloz'un Etkeni Koch Adı Verilen Basildir.
BATIN
Gövdenin Göğüs Ve Pelvis Bölgeleri Arasındaki Kısmıdır. Göğüsten Bir Kas Bölme Teşkil Eden Diafragma İle Ayrılmış Olan Batının Alt Kısmında Pelvis Boşluğu İle Devamlılığı Vardır.

BAZAL METABOLİZMA
Vücut Yüzeyi Birimine Göre Hesap Edilen İstirahat Anında Sarf Edilen Enerji Miktarıdır.Vücut Yüzeyi Şahsın Boyu Ve Kilosundan Hesap Edilir.Troid Bezinin Fazla Çalışmasında Bazal Metabolizma Yükselir.
BELL PARALİZİSİ
Yüz Siniri Felcidir.
BENCE-JONES PROTEİNİ
Myelomatosis Gibi Kemik İliğini İlgilendiren Hastalıklarda İdrarla Çıkartılan Bir Cins Protein.
BENİGN
İyi Huylu.
BERİBERİ
B Vitamini Noksanlığında Meydana Gelen Ağır Bir Polinevrit.
BEYAZ MADDE
Beyin ve omuriliğin sinir liflerinden oluşan bölümü.
Beyin Omurilik Sıvısı (BOS):
Omurilik boşluğunda ve beyinde bulunan ve SSS dokularını koruyan ve beslenmesini sağlayan sıvı.
BEYİN SAPI
Beynin omurilik ile önbeyni birleştiren bitki sapı biçimindeki bölümü. Beyinsapı bir iletim istasyonu gibi işgörür, beyin ile omurilik arasından geçen her sinir uyarımı vücudun normal olarak işgörmesi için beyin sapından geçmek durumundadır.
BİFİD
İki Bölüme Ayrılmış Durumda Olan Çatallı Yarık.
BİFURKASYON
İki Dala Ayrılma Yeri.
BİKONKAV
Her İki Yüzeyide Konkav İç Bükey Veya Oyuk Olan.
BİLATERAL
Her İki Tarafa Ait Olan İki Taraflı.
BİLİRUBİN
Hemoglobinin Yıkılmasından Açığa Çıkan Kırmızı Boya.
BİLİRUBİNEMİ
Kanda Bilüribinin Artması.
BİSEKSÜEL 
İki Cinsiyetli Hem Erkek Hem Dişi.
BİYOPSİ
Canlı Bir Dokudan Muayene Edilmek Üzere Küçük Bir Parça Alınması.
BLEFARİT
Göz Kapaklarının Özellikle Kenar Bölümlerinin İltihabı.
BONE
Kemik.
BOTULİSMUS
Basillus Botulismus Toksinleri İle Meydana Gelen Zehirlenme.
BRADİKARDİ
Kalbin Dakikadaki Atım Sayısının Azalması.
BRAKİYALJİ
Kol Ağrısı.
BRONCHİOLİTİS
Solunum Sisteminin En Küçük Fonksiyonel Üniteleri Olan Bronşiollerin İltihabına Denir.
BÜL
Ciltte İçi Sıvı Dolu Kabarık Oluşumlar. Çapları 0.5 Cm'den Büyüktür. Küçük Olanlarına Vezikül Denir.
BÜLLÖZ
Büllerden Oluşan Lezyon.

C

CADUCEUS
Mitolojide Tanrı'nın Habercisi Olan Merkür'ün Asasıdır. ABD Ordusu Tıp Mensuplarının Sembolü Olup Tıp Biliminin Sembolü Olan Eskülap Asaından Farklıdır. Merkür Asaının Çevresinde İki Yılan Vardır Eskülap'ta İse Bir Yılan Bulunur.
CAISSON HASTALIĞI
Vurgun. Dalgıçlarda Ve Çok Yükselen Havacılarda Atmosfer Basıncının Ani Değişimlerine Bağlı Olarak Meydana Gelir.
CALCANEUS
Topuk Kemiği.
CANDIDA
Bir Mantar Çeşidi.
CERAHAT
Alyuvarlar Bakteri Ve Yıkılmış Doku Kalıntıları Gibi İltihap Ürünlerini Kapsayan Doku Sıvısıdır.
CERRAHİ
Tıbbın En Eski Dallarından Biridir. İlaçla Ya Da Başka Tedavi Yöntemleriyle İyileştirilemeyen Hastalıkların Yaralanmaların Vücuttaki Yapı Bozukluklarının Ameliyatla Onarılmasına Ya Da Hastalıklı Organı Kesip Çıkararak İyileştirilmesine Dayanır.
CERUMEN
Kulak Kiri. İnsan Kulağında Normal Olarak Bulunan Balmumu Kıvamındaki Salgıdır. Bu Salgının Fazlalığı Kulak Tıkanması Ve Geçici Sağırlığa Yol Açar.
CESTODIASIS
Yassı Solucan Enfeksiyonudur.
CLAVİCULA
Köprücük Kemiği.
COR
Kalp.

D

DAKRİYOADENİT
Gözyaşı Bezi İltihabı.
DAKRİYOLİT
Gözyaşı Taşı.
DAKRİYOSİSTEKTOMİ
Gözyaşı Kesesinin Ameliyatla Çıkartılması.
DAKRİYOSİSTİT
Gözyaşı Kesesi İltihabı.
DAKRİYOSİSTOGRAFİ
Kontrast Madde Verilerek Gözyaşı Kesesi Ve Kanalının Radyolojik Olarak İncelenmesi.
DAKRİYOSİSTORİNOSTOMİ
Gözyaşı Kanalının Tıkalı Olduğu Durumlarda Uygulanan Kesenin Burun Boşluğuna Diranajını Sağlayan Ameliyat.
DALTONİZM
Renk Körlüğü.
DANSİMETRE
Yoğunluk Ölçen Cihaz.
DEBİLİTE
Zeka Geriliği.
DEFEKASYON
Dışkının Dışarı Atılması.
DEFEKT
Eksiklik Kusur.
DEFİBRİLATÖR
Kalbin Normal Dışı Hızlı Atımını Durdurarak Tekrar Normal Kalp Ritmine Dönmesini Sağlayan Araç.
DEFLORASYON
Kızlık Zarının Yırtılması.
DEFORMASYON
Şeklini Bozma.
DEFORMİTE
Şekil Bozukluğu.
DEJENERASYON
Dokuların Normal Yapılarının Bozulup Normal Fonksiyonlarını Yapamıyacak Hale Gelmeleri.
DEKOMPRESYON
Baskı Yapan Gücün Veya Baskının Kaldırılması.
DEKONJESTAN
Konjesyonu (Şişme) Azaltan Dekonjessif.
DEKÜBİTİS
Yatalak Olanlarda Hareketsizlik Sonucu Sırtta Ve Kalçalarda Açılan Yaralar.
DELİRİUM
Zehirlenmeler Ateşli Hastalıklar Epilepsi Histeri Ve Akıl Hastalıklarında Görülebilen Titreme Hallüsinasyonlar Ve Saldırganlıkla Birlikte Bilincin Kaybolması Tablosuna Verilen İsim.
DEMANS
Bunama Muhtelif Formları Vardır.Senil Demans Presenil Demans Toxic Demans.
DEMİYELİNİZASYON
Sinir Liflerinin Etrafını Saran Myelin Tabakasının Kaybı.
DEMONSTRASYON
Göstererek Öğretme.
DEMORALİZASYON
Moral Çöküntü.
DEONTOLOJİ
Aynı Meslek Grubunda Olan İnsanların Birbirleri İle Olan İlişkilerinde Uyulması Öngörülen Ahlaki Moral Değerler.
DEPİLASYON
Kılların Çıkartılması İşlemi.
DEPRESYON
Ruhsal Ve Bedensel Çöküntü İsteksizlik.
DERMABRAZYON
Deri Üzerindeki Benler Veya Yara İzlerini Ortadan Kaldırma Amacı İle Yapılan Kazıma İşlemi.
DERMATİT
Cildin İltihabi Durumu.
DERMATOLOJİ
Cildiye Cilt Hastalıklarını İnceleyen Bilim Dalı.
DERMİS
Ciltte En Üst Tabaka Olan Epidermis'in Altındaki Tabakaya Dermis Adı Verilir.
DÜŞÜK
Fetusun Gebeliğin 28. Haftasından Önce Ölümü Ve Rahmin Dışa Atılmasıdır.

E

E.E.G
Elektroansefalografi Kelimesi İçin Kullanılan Kısaltma.
E.K.G
Elektrokardiogram Kelimesi İçin Kullanılan Kısaltma.
EDEMA
Ödem Vücudun Her Hangi Bir Yerinde Hücre Dışında Anormal Su Birikmesi.
EFERVESAN
Suya Atıldığı Zaman Küçük Gaz Kabarcıkları Çıkartarak Köpüren Eriyen.
EFFEKT
Tesir Etki.
EFFEKTİF
Etkili Tesirli.
EFFÜZYON
Vücut Boşluklarında Veya Doku İçerisinde Sıvı Birikmesi. "Plevral Effüzyon" İki Plevra Yaprağı Arasında Sıvı Birikmesidir.
EKİNOKOK
Köpek Ve Kurtlar Nadiren Kedilerde Bulunan Bir Parazit Olup Larvaları Memeli Canlılarda Büyüyerek Hidatik Kistleri Yaparlar.
EKLAMPSİ
İlerlemiş Gebeliklerde Veya Doğumdan Hemen Sonra Yüksek Kan Basıncı Ödem Ve İdrarda Protein Yükselmesi İle Karekterize Nöbetler Ve Önlem Alınmazsa Bilincin Kaybolması Hali.
EKO
Yankı.
EKOENSEFALOGRAM
Beynin Ekoensefalografi İle Elde Edilen Çizelgesi.
EKOKARDİYOGRAM
Ekokardiyografi Yoluyla Elde Edilen Çizelge.
EKOKARDİYOGRFİ
Kalp Damar Sisteminin Teşhisinde Kullanılan Ultrasonik Bir Yöntem.
EKOLALİ
Hastanın Kendisine Söylenilen Sözleri Anlamsız Şekilde Aynen Tekrarlaması.
EKSİZYON
Bir Dokunun Çıkartılıp Atılması.
EKTAZİ
Genişleme. Örn. Bronşektazi.
EKTODERM
Derinin En Dış Tabakası.
EKTOPİ
Her Hangi Bir Organın Normal Bulunması Gereken Yerde Değilde Vücudun Başka Bir Yerinde Olması Hali.
EKTROPİON
Göz Kapaklarının Serbest Kenarlarının Dış Tarafa Kıvrılmaları.
EKZEMA
Deride Kızarıklık Şişme Veziküller Kaşıntı Gibi Belirtilerle Görülen Daha Çok Psikosomatik Nedenli Cilt Rahatsızlığı. Akut Ve Kronik Diye Ayrıldığı Gibi Yaş Ve Kuru Ekzema Cinsleri De Vardır.
ELEKTROANSEFALOGRAFİ
Beynin Elektriki Faaliyetlerinin Grafik Olarak Gösterilmesi.
ELEKTROKARDİOGRAFİ
Kalp Adelesinin Faaliyetlerinin Grafik Olarak Gösterilmesi.
ENDOKRİNOLOG
Endokrin Sistemin Yapı Patolojileri Ve Tedavisi Konusunda Uzman Kişi.
ENDOKRİNOLOJİ
İç Salgı Bezlerinin Fonksiyonlarını Normal Dışı Çalışma Sonucu Oluşan Hastalıklarını Ve Bunların Tedavilerini İnceleyen Tıp Dalıdır.
ENSEFALON
Beyin.
ENVAZYON
Yayılma Örneğin Kafatasındaki Bir Tümörün Beyin Dokusuna Envazyonu Denince Tümörün Beyine Yayılması Kastedilir.
EPİTEL
Organ Ve Vücut Yüzeylerini Örten Hücre Tabakası.
EROZYON
Deri Veya Mukozada Görülen Sınırlı Bir Bölgede Epitel Kaybı Yüzeyel Yaralar. Örneğin; Cervical Erozyon Halk Arasında Rahim Ağzında Yara Olarak Bilinir.

F

FALKS SEREBRİ
Beynin Sağ Ve Sol Yarı Kürelerini Birbirinden Ayıran Orağa Benzediği İçin Bu İsim Verilen Kalın Zar.
FALLOP TÜPLERİ
Her Biri Yaklaşık 10 Ar Cm. Uzunluğunda Uterusun Üst Köşelerinden Yumurtalıklara Kadar Uzanan İki Borudur. Tuba Uterina Veya Uterus Tüpleri De Denir.
FALLOT'S TETRALOGY
Kalbin Doğumsal Bir Anomalisine Verilen İsim.
FAMİLYAL
Irsi Kalıtsal Herediter.
FARİNKS
Yutak.
FASİAL PARALİZİ
Yüz Siniri Felci Bu Sinirin Felcinde Yüzün Yarısı Kısmen Hareketsiz Ve İfadesiz Kalır. Santral Ve Periferik Olmak Üzere İki Türlü Olur.
FASİAL SİNİR
Yüz Siniri Yedinci Kafa Çifti.
FAT
Yağ.
FATAL
Öldürücü Ölümle Sonuçlanan.
FEBRİL
Ateşli Hummalı.
FEÇES
Dışkı.
FEKALİT
Barsakta Bir Kısım Dışkının Sertleşmesi Sonucu Oluşan Dışkı Taşı.
FEMUR
Uyluk Kemiği.
FERMENT
Bazı Organların Salgılarında Bulunup Kimyasal Değişikliklere Etki Eden Maddeler.
FERMENTASYON
Mayalanma.
FERRİTİN
Demir Elementinin Vücutta Depo Edilen Şekli.
FERTİL
Gelişme Yeteneği Olan Doğurabilen.
FERTİLİTE
Doğurma Yeteneği Verimlilik.
FETAL
Fetus'a Ait.
FETUS
Üçüncü Gebelik Ayı Başından Doğuma Kadarki Devre İçinde Ana Rahmindeki Canlıya Verilen İsim.
FİBRİN
Kanın Pıhtılaşmasına Yarayan Albumin Cinsinden Bir Madde.
FİBRİNEMİ
Kanda Fibrin Bulunması.
FİBRİNÜRİ
İdrarda Fidrin Çıkması.
FİBROM
İyi Huylu Bağ Dokusu Uru.
FİBRO-SARKOM
Bağ Dokusunun Kötü Huylu Tümörü.
FİBRÖZ
Lif Dokusu
FİBULA
Bacaktaki İki Kemikten Dış Kısımda Olanıdır. Üstte Tibia İle Eklem Yapar Diz Eklemi Yapısına Girmez Altta İse Ayak Bileği Eklemine İştirak Eder.
FİLARİA
Omurgalı Canlıların Kanında Ve Dokularında Yaşayan Kıl Kurdu Cinsi Parazit. Elefantiazis Denilen Rahatsızlığa Neden Olur.
FRENİK SİNİR
Nervus Frenicus. Göğüs Boşluğu İle Karın Boşluğunu Birbirinden Ayıran Diafragmanın Sinirine Verilen Addır


G

GALAKTEMİ
Kanda Süt Bulunması.
GALAKTORE
Memeden Kendiliğinden Süt Gelmesi.
GALAKTOSEL
Memede İçi Süt Dolu Kist.
GALAKTOZ
Süt Şekeri.
GALAKTOZÜRİ
Gebelerde İdrarla Galaktoz Çıkması.
GALAKTÜRİ
İdrarın Süt Görünümünde Çıkması.
GANGLİON
Lenf Bezi Bazı Ufak Urlara Verilen İsim.
GANGREN
Dokunun Ölmesidir Ancak Halk Arasında Daha Çok Bir Uzvun Vücuda Bağlıyken Ölmesi Anlaşılır.
GASTRİT
Mide İltihabı.
GASTRODÜODENİT
Mide Ve Onikiparmak Barsağının İltihabı.
GASTROENTERELOG
Mide Barsak Hastalıkları Mütehassısı.
GASTROENTERİT
İshalle Seyreden Mide Barsak İltihabı.
GASTROENTEROLOJİ
Mide Barsak Hastalıkları Bilgisi.
GASTROİNTESTİNAL
Mide - Barsak.
GASTROLİT
Mide Taşı.
GASTROMEGALİ
Midenin Genişlemesi.
GASTRONOMİ
İyi Yemek Yeme Bilimi.
GASTROPTOZİS
Mide Düşüklüğü.
GASTROSKOPİ
Hastaya Yutturulan Bir Kamera İle Midenin Görerek Muayene Edilmesi.
GİARDİA
Tek Hücreli Organizmalardandır. Esas Adı Giardia Lamblialis Olup Sindirim Sisteminde Yerleşir.
GİARDİASİS
Giardia İntestinalis Adlı Mikroorgnizmanın Sebep Olduğu Hastalık.

H

HABİTÜEL
İtiyadi Alışkanlığa Bağlı.
HALLUKS
Ayak Başparmağı.
HALLÜSİNASYON
Gerçekte Olmayan Şeyleri Algılamak.
HALOTAN
Anestezik Bir Madde.
HAMARTOM
Yeni Oluşmuş Kan Damarlarında Meydana Gelen Tümör.
HAMARTROZ
Eklem Boşluğuna Kan Dolması.
HAŞİŞ
Esrar Haşhaş.
HEMAGLÜTİNASYON
Kan Yuvarlarının Aglütinasyonu.
HEMANJİEKTAZİ
Kan Damarlarının Genişlemesi.
HEMANJİOM
Kan Damarlarından Dogan Urlar.
HEMATEMEZ
Kan Kusma.
HEMATOLOG
Kan Hastalıkları Uzmanı.
HEMATOM
Organ İçerisinde Veya Aralarında Kan Birikmesi.
HEMATOMİYELİ
Omurilikte Kanama.
HEMATOSEL
Testis Torbalarında Kan Birikmesi.
HEMORAJİ
Kanama.
HERPES
Uçuk İçi Sıvı Dolu Vezikül.
HERPES SİMPLEKS
Aynı Adı Taşıyan Virüsün Sebep Olduğu Çeşitli Deri Ve Mukoza Bölgelerinde Yaygın Küçük İçi Sıvı Dolu Oluşumlar İle Belirgin Virütik Enfeksiyon.
HİLER
Hilus'a Ait. Örneğin Hiler Lenf Adenopati Denildiği Zaman Hilus'a Komşu Lenf Bezlerinde Büyüme Anlaşılır.
HİLUS
Organlarda Büyük Damar Ve Sinirlerin Akciğerlerde Solunum Yollarının Giriş Kapısı.
HİPERKROMAZİ
Pigment Fazlalığı Gösteren.
HİPOFİZ
Beyin Tabanında Burun Arkasının Üst Kısmına Uyan Bölgede Hormon Salgılayan Bir Bezdir.

İ-I

İatroloji:
Hekimlik tıp bilimi
İchthyozis (ihtiyosis):
Cildin pul pul ve kuru oluşu ile kendini gösteren bir hastalık.
İdiosenkrazi:
Aşırı duyarlılık
İdiopatik:
Oluşumunda bir sebeb gösterilemeyen.
İdiopatik trombositopenik purpura (ITP):
Deri ve mukozalarda yaygın kanama odakları yanında hafif travma sonucu kolayca kanama görülmesi trombosit sayısının azalması ve kanama zamanının uzaması ile belirgin sebebi bilinmeyen purpura (deri ve mukozalardaki küçük kanama) şekli.
İkter:
Sarılık.
İktus:
İnme. darbe.
İdiot:
Doğuştan aptal.
İleitis:
İnce barsak iltihabı.
İleum:
İnce barsağın son bölümü.
İleus:
Barsak tıkanması.
İlluzyon:
Dışarıdan gelen görsel uyarıların olduklarından faklı algılanması.
İmbesil (imbecile):
Geri zekalı.
İmitasyon:
Taklit.
İmmatür:
Tam gelişmemiş.
İmminent:
Tehdit eden.
İmminent Abortus:
Düşük tehdidi altındaki gebelik.
İmmobil:
Hareketsiz.
İmmün:
Bağışıkbulaşıcı hastalıktan muaf.
İmmünite:
Bağışıklık muafiyet.
İmmünize:
Bağışık kılmak.
İmmünoloji:
Bağışıklığı inceleyen bilim.
İmmünolog:
Bağışıklık uzmanı.
İnflamasyon:
Çeşitli mikrobik ajanlar veya toksinlerine karşı vücudun göstermiş olduğu; hararet artması kızarıklık ile karakterize iltihabi reaksiyon.
İNTERFERON-beta-1b
Beta interferonun değiştirilmiş, rekombine, glikolizasyonsuz (glikolizasyon uygulanmamış) şekli; doğal insan beta interferonuna benzer biyolojik aktiviteye sahiptir.
İntermedier:
Arada oluşan meydana gelen.
İntraepitelial:
Epitel hücreleri içerisinde.
İYE:
İdrar yolları enfeksiyonunun kısaltılmış şekli
İyi huylu MS:
İki ya da daha çok atakla kendini göstermesi, tam iyileşmeyle düzelmesi, çok az ya da hiç yetenek kaybına yol açmaması ile karakterizedir. Ataklar arasında yıllar geçebilir ve bu da tanıyı güçleştirir. MS' li kişilerin yaklaşık %25' inde iyi huylu MS vardır. İyi huylu MS' i olan olguların bazıları da ilerleyici döneme girebilirler. İyi huylu MS, dört ana MS türünden (birincil ilerleyen, relapsing remitting, ikincil ilerleyen) biridir.

J

Jactitation: Yüksek ateşe bağlı yatak içerisinde sağa sola dönme hareketi
Jargon: Kelimeleri yerinde kullanamama ile karekterize anlamsız ve anlaşılmaz konuşma.
Jaundice: Sarılık
Jejunum: Oniki parmak barsağından (duodenum) sonra gelen ince barsak bölümü.
Jejunit: Jejunum iltihabı.
Jigantizm (gigantism): Ergenlik çağından önce oluşan hipofiz bezi tümörlerinden dolayı büyüme olayının kontrolden çıkması sonucu oluşan dev görünüm.
Jerk: Kasın gösterdiği ani kasılma hareketi
Jinekoloji: Kadın hastalıkları ile ilgili tıp dalı.
Jinekomasti: Erkeklerde memenin anormal ölçüde büyümesi.
Jinjivit: Diş etleri iltihabı.
Joint: Eklem.
Juice: Herhangi bir maddenin sıvı halindeki özü
Jugal: Elmacık kemiği
Jugular: Boyunla ilgili
Jugulum: Boyun veya boğaz
Junction: Birleşme yeri
Juvenil: Gençliğe ait.

K


Kainophobia (kainofobi): Yenilik korkusu. Yeni fikirlere yeni buluşlara veya yenişeylere karşı sebepsiz ürküntü duyma.
Kakosmia (cacosmia): Mevcut olmadığı halde kötü kokular hissetme hali kötü tiksindirici koku
Kakidrosis: Tiksindirici kokuda ter salgılanması.
Kala-azar: Leishmania donovani parazitinin sebep olduğu yüksek ateş anemi dalak ve karaciğer lezyonları ile belirgin ağır enfeksiyoz hastalık.
Kalyum (kalium): Potasyum.
Kardiak: Kalbe ait.
Karina: Trakeanın (nefes borusu) sağ ve sol akciğerlere girmeden önce ikiye ayrıldığı kısıma verilen ad.
Kaşeksi: Genel sağlık durumunun bozukluğu ile ilgili ileri derecede zayıflama hali.
Katabolizma: Maddelerin yüksek terkiplerinin dokularda yakılarak daha basit terkipte maddeler meydana gelmesi.
Keloid: Eski bir kesi veya ameliyat yerinde aşırı nedbe dokusu oluşmasıdır.
Keratin: Tırnak ve boynuzun ana maddesi.
Keratinizasyon: Boynuzlaşma.
Keratit: Kornea iltihabı.
Keratoma: Nasır.
Keratometre: Kornea kavislerini ölçmekte kullanılan alet.
Keratoplasti: Matlaşmış korneanın yerine başkasından alınan korneanın konulması ameliyatı.
Keratoskop: Korneayı muayene aleti.
Kernicterus: Yeni doğanın şiddetli ikterinde beynin bazı çekirdeklerinin bilüribinin etkisiyle toksik degenerasyonudur. Çocukta zeka geriliği ve spastisite görülebilir.
Ketonemi: Kanda keton cisimciklerinin bulunması.
Ketonüri: Idrarla keton çıkarılması.
Kızamık: Salgın yapan virütik bir çocukluk çağı hastalığıdır.
Kidney: Böbrek
Kifoz: Omurganın açıklığı öne bakan kanburluğuna verilen ad.
Kist: Etrafı membranla (zar) çevrili içi sıvı dolu oluşumlar. Büyüklükleri muhtelif olup vücüdun her tarafında oluşabilir.
Kist Hidatik: Bazı organlarda (daha çok karaciger akciğer beyin) ekinokok adı verilen parazitlerin neden olduğu içi berrak su görünümünde kistler.
Kist Sebase: Yağ bezlerinin büyümesi sonucu deri altında oluşan kistler.
Klostrofobi: Kapalı yerlerden sebebsiz yere korkma reaksiyonudur.
Kleptomani: İhtiyacı olmaksızın patalojik çalma dürtüsüne verilen addır.
Koch Basili: Tüberküloz basiline bulanın adına izafeten verilen ad.
Kolesterol: Hayvansal ve bitkisel yağların içerisinde bulunan karaciğer tarafından sentez edilen bir maddedir. Kanda normalden fazla bulunması halinde damar sertliğine neden olur ve bazanda safra pigmentleri ile birleşerek safra taşlarının oluşumunda rol oynar.
Korpus: Gövde.
Kürtaj: Küretajın kelime anlamı kazımaktır. Ama burada adı geçen Kürtaj halk arasında küçük hamileliklerde rahim içerisindeki ceninin tıbbi müdahele ile alınması kastedilmektedir. Kürtaj ayrıca teşhis amaçlı da yapılabilir. Yani rahim iç duvarından kazınarak örnek alınıp incelenmeside kürtaj olarak adlandırılır.

L


Labia: Dudak
Labil: Kararsız çabuk değişen.
Labium: Dudak şeklinde oluşum.
Labor: Doğum ağrılarının başlamasından-fetusun atılmasına kadar geçen dönem
Laktasyon: Annenin süt verme devresi.
Lakrima: Göz yaşı.
Lakün: Küçük boşluk delik.
Lagoftalmi: Göz kapaklarındaki bozukluk nedeniyle gözlerin tam kapanmaması hali.
Lap: Lenfadenopati'nin kısaltılmış şeklidir. Lenfadenopati lenf bezlerinde büyüme anlamına gelir.
Laparatomi: Teşhis amaçlı veya ameliyat için karın boşluğunun açılması.
Laparoskopi: Ucunda kamera olan laparoskop denilen aletle karın boşluğunun endoskopik incelenmesi.
Larva: Tırtıl kurtçuk.
Larenks: Gırtlak.
Larenjit: Larenks iltihabı.
Larengoskop: Bogazın muayenesine yarayan aynalı ışıklı alet.
Larengoskopi: Gırtlağın içinin larengoskop ile muayenesi.
Latent: henüz belirgin hale gelmemiş gizli.
Lenfoma: Başlangıcını lenfoid dokudan almış tümör.
Lezyon: Genel anlamda henüz tam olarak niteliği tespit edilmemiş bozukluk.
Ligament: Vücudun muhtelif eklemlerinde organlarında bulunan bağlara verilen isimdir.
Lumbago: Bel ağrısı

M


Maceration (maserasyon): Suya maruz kalmaya bağlı yumuşama.
Macro: Büyük.
Macüla: Küçük leke
Macropsia: cisimlerin olduğundan büyük görünmesi
Makcocephalia (makrosefali): Başın (beynin) normalden büyük olması.
Magnet: Mıknatıs.
Magnetik Resonans Görüntüleme (MR=NMR=MRG): Magnetik alan kullanarak görüntüleme tekniği Bu teknik esnasında vücutta metal bulunmamalıdır.
Malabsorbsiyon: Emilimin bozuk oluşu.
Maladi: Hastalık.
Malasi: Keyifsizlik kırıklık.
Malarya: Sıtma.
Male: Erkek.
Malformasyon: Kusurlu oluş sakatlık.
Malfonksiyon: Her hangi bir organın yetersiz veya dengesiz görev yapması.
Malin (malign): Habis kötü huylu.
Malleol: Ayak ekleminin her iki tarafındaki kemik çıkıntılarına verilen isim.
Malleus: Orta kulaktaki çekiç kemik.
Malnutrisyon: Sağlık için şart olan vitamin mineral protein ve benzeri maddelerin yetersiz alınmasından doğan hastalıkları tanımlayan bir terimdir.
Malpraktis (malpractice): Tıpta yanlış özensiz tedavi.
Mastektomi: Ameliyatla memenin alınması.
Mamilla: Meme başı.
Mamografi: Meme filmi.
Mandibula: Alt çene kemiği.
Mani: Aşırı neşe şeklinde beliren psişik hastalık.
Manifest: Aşikar gizli olmayan.
Marfan Sendromu: Sebebi bilinmeyen herediter genetik bir hastalık.
Marihuana: Esrar.
Mastektomi: Memenin her hangi bir rahatsızlık nedeniyle alınmasıdır. Basit mastektomi sadece meme dokusunun çıkartılmasıdır. Radikal mastektomi ise kanser vakalarında baş vurulan memeyle birlikte memenin altındaki kasların ve koltuk altındaki lenf bezlerinin de çıkartılmasıdır.
Mastitis: Memenin iltihabıdır emziren annelerde sütün birikmesi nedeniyle veya meme başındaki çatlak nedeniyle sık rastlanan bir durumdur.
Mastoidektomi: Mastoid hücrelerin iltihaplanması nedeniyle mastoid kemiğin çıkartılması ameliyatıdır.
Mastoidit: Kulak arkasında bulunan mastoid kemikteki mastoid hücrelerinin iltihabıdır. Genellikle orta kulak iltihaplarını takip eder.
Mazohist: İşkenceden zevk alan işkence tarzı hareketlerden cinsel haz duyan.
Menenjit: Beyin zarlarının (Meninkslerin) iltihabıdır.
Menapoz: Adetten kesilme.
Menstrual: Menstruasyonla ile ilgili adet görme ile ilgili.
Menstrual Siklus: Adet görme dönemleri iki adet arası.
Mentruasyon: Adet görme ay başı. Kadınlarda periodik kanama.
Mental Reterdation: Zeka gelişiminde gerilik.
Metastatik: Metastaz yapmış lezyona verilen isim. (Başka bir organdan atlamış tümöral oluşum)
Metastaz: Herhangi bir organdaki kanser hücrelerinin vücudun başka bir bölümüne atlamasıdır.
Mitoz: Hücre bölünmesi.
Miyelin:Sinir hücrelerini sararak koruma ve yalıtım sağlayan kılıf.
Miyom (myoma): Uterus kasının iyi huylu tümörüdür.
Motor nöronlar: İstemli ya da istemsiz hareketleri kontrol eden nöronlar (sinir hücreleri).
Mukolitik: Mukus'u eriten anlamındadır. Yani akciğerlerde oluşan ve katılığı nedeniyle çıkarılmakta güçlükle karşılaşılan mukus'un (balgam) kıvamını azaltarak atılmasını sağlayan ilaçlar.
Mukoza: Bazı organların iç yüzlerini kaplayan ve salgı üreten doku tabakası.
Multipl skleroz: Beyin ve omur ilikteki sinirlerin myelin kılıflarında hasarlanma ya da kayıp (demyelinizasyon) ile karakterize hastalık. Demyelinizasyon bir toplu iğne başı büyüklüğünden bezelye büyüklüğüne kadar ya da daha büyük olmak üzere değişik çaplarda olabilir. Hastalığın belirtileri demyelinizasyonun bulunduğu bölgelere bağlı olarak ortaya çıkar.

N

Nail: Tırnak
Nalorphine (nalorfin): Morfin ve benzeri ilaçların antagonisti.
Nanism: Cücelik
Nanocephaly (nanosefali): Başın anormal şekilde küçük oluşu.
Nanomelia: (nanomeli): Kol ve bacakların anormal şekilde kısa oluşu
Narkoanaliz: Psikanalize yardımcı olmak amacıyla bir narkotik ilacın kullanılmasıdır.
Narkolepsi: Önüne geçilemiyecek kadar şiddetli uyuma eğilimi.
Narkoz: Ameliyat yapmak için duyu hareket ve bilincin damar yolu veya solunum yolu ile narkotik madde verilerek uyuşturulmasıdır.
Narkotik: Uyutucu uyuşturucu.
Narsizm: Kendi kendini sevmek anlamına gelir.Aslında gelişimin normal bir safhasını teşkil eder ancak hayatın ileri devrelerinde varlığı anormal sayılır.
Natal: Doğuşa ait.
Nazal Kemik: Burun kemiği.
Nazofarinks: Burnun arka kısmı ile yutağın komşuluk yaptığı bölge.
Natrium: Sodyum.
Naturel: Normal tabii.
Nausea: Mide bulantısı.
Nebulizer: Sıvıyı püskürterek uygulamaya yarayan alet.
Neonatal: Yeni doğana ait.
Neoplazi: Patalojik anlamda yeni doku oluşumu.
Nöroloji: Asabiye sinir hastalıkları.
Nöroşirürji: Beyin cerrahisi.
Nodül: Yuvarlak çapı 1 cm'den küçük patolojik oluşumlar

O-Ö


Oasis: Hasta doku arasındaki sağlam doku parçası.
Obduction (obduksiyon): Otopsi.
Obez: Şişman.
Obezite: Şişmanlık.
Obje: Görülebilen veya dokunulanilen herhangi bir şey.
Objektif: Duyulup görülebilen idrak edilebilen.
Obliterasyon: Vücuttaki boşlukların tıkanması.
Observasyon: Gözlem izlem müşahade.
Obsesyon: Daimi endişefikri sabit nöroz.
Obstrüksiyon: Tıkanma engel.
Obstetri: Doğum bilgisi.
Odioloji (audiology): İşitme ve işitme bozukluklarını konu alan bilim dalı.
Odiogram: Kulağın işitme gücünün kaydıdır odiometri cihazı ile ölçülür.
Oedipus Kompleksi: Erkek çocuğun annesine karşı duyduğu bilinçsiz yakınlık nedeniyle babasını kıskanması ve bununla ilgili ruhsal bozukluklar kompleksine verilen isimdir.
Odontoid: Diş şeklinde.
Oftalmik: Göze ait.
Oftalmopleji: Göze ait sinirlerin felci sonucu göz kapağının düşmesi ve gözün hareket edememesi ile birlikte oluşan tablo.
Oftalmoloji: Göz ve göz hastalıkları ile uğraşan bilim dalı.
Oftalmoskop: Göz içi muayenesinde kullanılan bir alet.
Oftalmoskopi: Oftalmoskop ile gözün içinin muayene edilmesi.
Oftalmolojist: Göz hastalıkları uzmanı göz uzmanı.
Oftalmonometri: Göz içi basıncın ölçülmesi.
Okkult: Gizli kapalı.
Oklude: Kapalı tıkalı.
Oksiput: Başın arka kısmı.
Okulomotoryus: Gözü hareket ettiren sinirlerden birisidir. (3.kafa çifti Nervus Oculomotorius)
Oküler: Göze ait.
Olekranon: Dirsekteki çıkıntı.
Olfaktoryus: Koku siniri. (Nervus Olfactorius)
Oligüri: İdrarın normalden az çıkartılması
Oligo: Geri küçük.
Oligodendroglioma: Sinir sistemi destek dokusuna ait özellikle beyincikte görülen kötü huylu tümör.
Oligospermi: Menide spermatozoidlerin normalden az oluşu.
Omentum: Karın içerisinde barsakları örten oluşum.
Onanizm: Genital organlar ile oynayarak kendi kendine tatmin.
Onkoloji: Tümöral oluşumlarla ilgili bilim dalı.
Opak: Donuk şeffaf olmayan.
Operabl: Ameliyat edilebilir ameliyat edilmekle halen bir şansı olan. (aksi; inoperabl)
Operasyon: Cerrahi müdahale ameliyat.
Opiat: Afyonlu ilaç uyuşturucu.
Ortopedi: Kemik eklem ve kaslardan oluşan hareket sistemindeki bozuklukların çeşitli yöntemlerle tedavisini konu *** bilim dalı.
Opistotonus: Bazı hastalıklarda vücudun ekstansör (gerici) kaslarının gerilmesi sonucu gövdenin yay biçimi alarak kasılmış hali. (Örn. Tetanozda)
Osteogenesis: Kemik oluşumu kemiklerin gelişimi.
Osteogenesis İmperfekta: Kemiklerin kolayca kırılacak şekilde gevrek oluşu ile karekterize kalıtsal nitelik gösteren hastalık.
Osteojenik: Kemik yapıcı.
Osteoid: Kemik gibi kemiğimsi.
Osteoliz: Kemiğin çürümesi nekrozu erimesi.
Osteomalasi: Kemiklerin yumuşaması ile karekterize bir hastalık.
Osteomiyelit: Kemik iltihabı.
Osteofit: Kemiklerde patalojik olarak oluşan çıkıntı şeklindeki oluşumlar.
Osteoplasti: Kusurrlu kemiği düzeltme veya sağlam kemikle değiştirme ameliyatı.
Ovoblast: Yumurtanın geliştiği hücre yumurta hücresi.
Ovosit: Olgunlaşma devresinden önceki dişi cinsiyet hücresi.
Ovülasyon: Kadınlarda yumurtalıklarda ovüm'ün (Yumurtanın) atılmasıdır. Ovülasyon genellikle adet dönemlerinin ortasına rastlayan 11-14. günler arasında olur.
Ödem (edema): Vücutta anormal miktarda su toplanmasıdır. Kalp damar ve böbrek hastalıklarının bir belirtisi olabildiği gibi bazı allerjik durumlarda ve beyin travmalarında ciddi sonuçlar doğurabilir.
Ödipus Kompleksi: Bkz. Odipus Kompleksi.
Östaki Borusu: Orta kulakla nazofarenksi birleştiren atmosfer basıncı ile orta kulak içi basıncı dengeliyen yola verilen isimdir.
Östrojen (estrogen) : Yumurtalıklardan salgılanan ve insanlarda sekonder cinsel karakterlerin gelişmesini sağlıyan hormondur.
Ötenazi: Kısaca ölüm hakkı da denilebilir. Tedavisi mümkün olmayan kronik hastalıklarda hayattan umudunu kesmiş hastanın ağrısız bir metotla ölümüne izin verilmesidir.Yasal değildir.
Özefagus: Yemek borusuna verilen isimdir yutak ile mideyi birleştirir.

P

Pacemaker: Kalpte atımların başlamasını uyaran otonom merkez.
Pachyderma (pakiderma): Derinin kalın oluşu
Pakimenenjit: Beynin en dış zarının (dura mater) iltihabıdır.
Pandemi: Salgın bir hastalığın kıta düzeyinde çok geniş bir alana yayılmasına verilen isimdir.
Palilali: Psikolojik bir bozukluk olup aynı cümle veya kelimenin bir çok defa tekrarlanmasıdır.
Palyatif: Hafifletici. geçici
Palpasyon: Elle dokunularak yapılan muayene.
Palpitasyon: Kalp çarpıntısı.
Palsy: Felç inme.
Pan: Bütün.
Panaris: Tırnak yatağı iltihabı dolama.
Panarterit: Bütün arterleri kapsayan iltihabi durum.
Pankardit: Kalbin bütün zarlarının iltihabı.
Pankreas: Karın boşluğunun üst tarafında ve bel omurlarının ön kısmında yerleşik bir organdır. Salgılarıyla sindirm fonksiyonuna yardımcı olur ve kan şekerini düzenler.
Pankreatit: Pankreas iltihabıdır.
Panoftalmi: Gözün bütün tabakalarının iltihabı.
Pansinüzit: Bütün yüz sinüslerinin iltihabı.
Papillom: Meme başı gibi çıkıntılar yapan iyi huylu tümörler.
Papillokarsinom: Kötü huylu papillom.
Papaverin: Opiumdan elde edilen düz kasların spazmını çözücü etkiye sahip bir alkaloid.
Papillit: Görme sinirinin retinaya girdiği yerin (optik papilla) ödemli iltihabı.
Papül: Ciltteki sınırları belirgin kabarık 1 cm'den küçük çaplı lezyonlardır.
Para: Yanında yan. Örn. (Para-aortik aortun yanında)
Parakardiak: Kalbin yanında kalbe komşu.
Paralitik: Felç olan felçli kişi.
Paralizi: Felç.
Paramedian: Orta hattın yanında orta hatta yakın.
Paramedikal: Bir dereceye kadar tıpla ilgili hekimliği kısmen ilgilendiren.
Paranazal: Burun boşluğunun yanında buruna komşu.
Parankim: Bir organ yada bezin görev gören dokusudur. Örneğin karaciğer parankimi denildiği zaman karaciğerin bütünü anlaşılır.
Paraozefageal: Özefagusun (yemek borusu) yanında yer alan.
Parapleji: Belden aşağı her iki bacağın tutmaması felç hali.
Paraparezi: Belden aşağı her iki bacağın kısmi felci örn. hareket olup yardımsız yürüyecek kadar güç olmaması.
Paratiroid: Tiroid bezi arkasında bulunan dört adet küçük beze verilen isim.
Paratiroidektomi: Paratiroidlerin ameliyatla çıkartılması.
Paratrakeal: Nefes borusunun yanında yer alan.
Paravertebral: Omurganın (Vertebral Kolon) yanında yer alan.
Parazitemi: Kanda parazit bulunması.
Parazit: Asalak.
Parasentez: İçinde su veya cerahat toplanmış bir vücut boşluğundaki sıvıyı çıkarmak için yapılan delme ameliyatı.
Parankim: Organın kendine özel doku yapısı.
Parenteral: İlaç veya serumların ağız yolu ile değil damar yolu kas içi gibi yollarla verilmesi.
Parestezi: Uyuşma karıncalanma veya yanma hissi gibi duyusal bozukluklar.
Parietal Kemik: Kafatasının her iki yan tarafındaki kemiklere verilen isim.
Paroksismal: Ani ve geçici krizler halinde gelen.
Parsiyel: Bütününü kapsamayan tam olmayan kısmi.
Partikül: Parçacık zerre.
Partus: Doğum.
Parotis Bezi: Kulak altı tükrük bezi.
Parotitis: Kabakulak.
Patella: Diz kapağı kemiği.
Patojen: Hastalık yapan madde veya mikroorganizmalar.
Patogenez: Hastalığın esas ve gelişimi.
Patognomonik: Bir hastalık için çok özel belirti bu varsa mutlaka o hastalık akla gelmelidir gibi.
Patolojik: Normal olmayan hastalıklı.
Patolog: Hastalık nedeni ile dokularda meydana gelen değişimleri inceleyen bilimle uğraşan kişi.
Pediatri: Çocuk hastalıkları ile uğraşan tıp dalı.
Pediatrist: Çocuk hastalıkları uzmanı.
Pelvis: Leğen kemiği.
Penis: Erkek cinsel organı.
Periton: Karın içi organları çepeçevre saran karın boşluğunun iç yüzünü örten zardır.
Peritonit: Peritonun iltihabıdır.
Peroral: Ağız yolu ile.
Peteşi: Ciltte nokta biçiminde kanamalar. (Damar dışına kan çıkması)
Phenotype: Kişinin kalıtsal yapısının dışa akseden görünümü aynı tür fertlerini belirleyen gözle görülebilen özelliklerin tümü.
Pitriasis: Daha çok gövdede ve uzuvların gövdeye yakın yerlerinde yerleşen bazan kepeklenme gösteren bir cilt hastalığıdır. Çeşitli türleri vardır bunlardan PITRIASIS VERSICOLOR'da deniz mevsimlerinde hasta olan bölge güneş ışını almadığı için daha belirgin hale gelir.
Plak: Plak dermatologlar için açık bir anlamı olan ancak başkaları tarafından genellikle anlaşılmayan bir terimdir. Yüksekliğine oranla kapladığı alan geniştir ve keskin bir kenarı vardır. Plaklar en sık sedef hastalığında (psöriasis) görülür.
Multiple Skleroz MS hastalarında Miyelin ve Omurilikte plak tutulumu görülmektedir.
Alzheimmer hastalarında Nöron hücrelerinde Plak oluşumu görülmektedir
Plevra: Akciğerleri ve göğüs kafesinin iç yüzünü örten zar.
Plevral: Plevraya ait.
Plörezi: Plevra iltihabı. Akciğerin üzerini örten plevra ile göğüs duvarını örten iki plevra yaprağı arasında sıvı birikmesi.
Plörit: Plevranın sıvı birikmeksizin kuru iltihabı.
Polikistik: Bazı organlarda çok sayıda içi sıvı ile dolu oluşumlara verilen addır. Polikistik böbrek polikistik meme gibi.
Polip: Organların ve vücut boşluklarının iç yüzünü kapsayan mukoza adı verilen tabakadan menşeini almış saplı iyi huylu küçük ur.
Prostat: Erkeklerde mesanenin altında ve idar yolunun başlangıcında bulunan genital sisteme ait bir bez.
Prostatit: Prostat iltihabı.
Psoriasis: Halk arasında sedef hastalığı olarak bilinir. Sık rastlanan özellikle diz ve dirseklerde ve vücudun diğer bölgelerinde rastlanan simetrik kırmızı kabuklanma ve pullanma gösteren bir cilt hastalığıdır. Sebebi bilinmemektedir.
Pulmoner: Akciğer veya akciğerlerle ilgili.
Pulmoner Arter: Akciğerin büyük besleyici arteri.
Purpura: Deri ve mukozalardaki küçük kanamalar.
Püstül: Ciltte içerisinde cerahat bulunan kabarık lezyonlardır.

R


Rabbeting: Çentikler gösteren kırık kemik uçlarının birbiri içine girmesi.
Rabiate: Kuduza yakalanmış
Rabies: Kuduz.
Radius: Ön kolun dış tarafında (baş parmak tarafında) bulunan kemiktir.
Radikal: Sebebe yönelik köklü.
Radikül: İnce dal küçük kök.
Radikülit: Omurilikten çıkan sinirlerin (spinal sinir) kök iltihabıdır.
Radikülopati: Spinal sinir köklerini tutan herhangi bir hastalık.
Radyoaktif: Radyasyon yayan özelliğe sahip.
Radyodermatit: Işına maruz kalmış ciltte meydana gelen dermatit.
Radyoloji: Genel anlamda X ışınlarıses dalgaları veya diger yöntemleri kullanarak teşhis hizmetleri veren tıp dalıdır.
Radyoterapi: Işınlama kullanılarak yapılan tedavi yöntemi.
Rahim: Uterus döl yatağı.
Raşitizm: D vitamini eksikliğinin neden olduğu çocuklarda görülen bir hastalıktır.Kemik teşekkülünün tam olmaması nedeniyle tedavisi geciktirilmiş ihmal edilmiş vakalarda uzun kemiklerde deformiteler teşekkül eder.
Refraksiyon: Kırılma.
Refraktometre: Görme bozuklukluklarını ölçen cihaz.
Rejenerasyon: Harap olmuş bir dokunun kendini yenilemesi tamiri.
Rejional: Bir bölgeye ait.
Regresyon: Bir hastalık belirtisinin gerilemesi şiddetinin azalması.
Regurjitasyon: Yenilen yiyecek ve içeceklerin kusma olmaksızın ağıza geri gelmesi.
Rehabilitasyon: Fiziki hareket kusurlarını düzeltme yeniden kazandırma.
Relaksin: Gebelik esnasında meydana gelen ve doğum işlevinde gevşetici rol oynayan hormon.
Remisyon: Hastalık belirtilerinin sönmesi.
Renal: Böbrekle ilgili.
Renal Arter: Böbrek arteri.
Reproduktif: Çoğalabilen.
Respirasyon: Solunum nefes almak.
Respiratuvar Sistem: Solunum sistemi.
Retansiyon: Birikme toplanıp kalma. (Örn. İdrar retansiyonu; idrar tutulması idrar yapamama.)
Retiküler: Ağ gibi ağ biçiminde.
Retina: Gözün en iç tabakası ağ tabaka.
Retinit: Retina iltihabı.
Retrobulber: Göz küresinin arka kısmı.
Retrobulber Nörit: Görme sinirinin gözün arka kısmındaki bölümünün ani görme kaybı ile karekterize iltihabi durumu.
Retrogressiv: Gerileyen.
Retroperitoneal: Periton zarının arkasında.
Retroversi: Bir organın normal konumda değil arkaya doğru eğik durumda olması.
Revaskülarizasyon: Yeniden damarlanma.
Reynaud hastalığı: Sebebi bilinmeyen daha çok orta yaşlı kadınlarda rastlanan bir rahatsızlık olup özellikle soğuğa maruz kalınca parmaklarda morarma ve hissizleşme ile karakterize bir damar rahatsızlığıdır.
Rezeksiyon: Bir organ veya vücut kısmının bir bölümünün veya tamamının çıkartılması.
Rezidü: Artık bakiye.
Rezidüel: Kalan artan. ( Örn. Rezidüel İdrar; İdrar yapıldıktan sonra çıkartılamıxxxxx geride kalan idrar.)
Rezistan: Dirençli.
Rezistans: Direnç mukavemet.
Rezorbsiyon: Emilme.

S


Sabulous: Kumlu
Saccharin (sakarin): Tat verme amacıyla kullanılan toz sentetik madde.
Safra: Karaciger tarafından salgılanan yeşilimsi kahverengi bir sıvıdır.Safra kısmen yağ sindirimine yarayan bir salgı kısmende eskimiş alyuvarların (eritrositlerin) tahrip olmaları sonucu oluşmuş bir atılma ürünüdür.
Safra Kesesi: Karaciğerden salgılanan safranın toplandığı karacigerin alt kısmında bulunan torba şeklinde bir organ-dır.Kesenin görevi safrayı depolayıp yoğunlaştırmak ve gerekli aralıklarla oniki parmak barsağına (duodenuma) safra salgılamaktır.
Sak: Kese torba.
Sakküler: Keseye benzer torba gibi.
Sakkum: Kuyruk sokumu.
Sakralizasyon: Beşinci bel omuru ile kuyruk sokumu kemiğinin birleşik olmasına verilen isim.Yapısal bir farklılıktır.
Sakroiliak Eklem: Sakrumla kalça kemiğinin sağda ve solda yapmış olduğu eklem.
Sadizm: Başkalarına acı vermekten cinsel haz duyma.
Sadist: Başkasına işkence etmekten zevk alan kişi.
Sagittal: Vücudu sol sağ şeklinde ortadan ayıran düzlem.
Salisilik Asit: Ateş düşürücü etkisi olan ve aspirin yapımında kullanılan bir madde.
Salmonella: Bir bakteri türü.
Salpinks: Tuba uterina rahimle yumurtalıklar arasındaki geçişi sağlayan sağlı sollu iki tarafta bulunan tüpler.Tüplerin tıkalı olması kısırlığa neden olur.
Salpenjit: Tuba uterinaların iltihabı.
Sedasyon: Hastanın sakinleştirilmesi.
Sekonder progresif MS
Her ne kadar hastalığın iki formu arasındaki sınır kesin değilse de, relapsing- remitting MS zaman içinde sekonder progresif (ikincil ilerleyici) forma geçmektedir.
Sekonder progresif MS' de ataklardan sonra düzelme tam olmaz, ayrıca ataklardan bağımsız olarak ilerleyici özürlülük söz konusudur. Sekonder progresif MS, MS' in dört formundan (iyi huylu -benign-, primer progresif, relapsing-remitting) biridir.
SEREBRAL KORTEKS:
Serebral yarıkürelerin bütün yüzeyini kaplayan, yaklaşık 2 mm kalınlığında, beynin gri maddesinin dış tabakası. Serebral korteks nöronlardan (sinir hücrelerinden) ve destek hücrelerinden (glial hücrelerden) oluşur ve bilişsel (kognitif) fonksiyonu yerine getirmek için (algılama, düşünme ve hatırlamanın bütün yönlerini) çeşitli kaynaklardan alınan bilgilerin bağıntısını (korelasyon) kurma görevini yapar.
Simpleks: Tek maddeden oluşmuş basit sade.
Sinüzit: Sinüs adı verilen yüzdeki kemik boşlukların iç yüzünü kaplayan mukoza iltihabına ve boşlukta cerahat toplanmasına sinüzit adı verilir.
Siroz: Bir organda sertleşme ve nedbeleşme ile karakterize fibröz doku oluşumuna verilen isimdir. Ancak bu terim hemen her zaman karaciğerin görevini yapamamasıyla ilgili kronik karaciğer iltihabı için kullanılır.
Sitoloji: Hücre bilimi.
Skolyoz (Skoliosis): Omurganın sağ veya sola doğru eğrilikleri ile karakterize şekil bozukluğu.
Sternum: Göğüs ön duvarının ortasında yerlan her iki yanına kaburgaların (costa = cot) tutunduğuyassı uzun kemik; göğüs kemiği.
Subkarinal: Karinanın altında. (Karina: Trakea'nın ikiye ayrıldığı yere verilen isim)
Subplevral: Akciğer zarının altında.
Süt Bezezi: Meme dokusu içerisindeki süt üreten bezler

T


T1-ağırlıklı kesit: Radyo dalgaları değiştirilerek eski lezyonların daha iyi görüntülendiği MRG tipi. Kontrast ajan kullanarak uygulandığında yeni lezyonlar da görüntülenebilir.
T2- ağırlıklı kesit: Radyo dalgaları değiştirilerek, hem eski hem de yeni lezyonların görüntülenebildiği MRG türü: sıklıkla MS tanısı konurken kullanılmakta. Su içeriği yüksek olan alanlar (örneğin MS lezyonları, içi sıvı dolu ventriküller) parlak açık renkli sinyaller verirler.
T- hücresi: Esas olarak hücre aracılı bağışıklık reaksiyonlarını kontrol eden ve B hücre gelişiminde rolü olan lenfosit grubu. T- hücreler lenfokin hormonlar salgılayarak bağışıklık sistemini düzenlerler.
Tabacism (tabasizm): Kronik tütün zehirlenmesi
Tabes Dorsalis: Sfilizin ilerlemiş döneminde sinir sistemi tutulumuna bağlı olarak dengesizlik yürüme güçlüğü görme bozuklukları ile seyreden tabloya verilen isimdir.
Talamus: Orta beyindeki bir cekirdek grubuna verilen addır.
Talasemi: Kalıtsal bir kan hastalığıdır. Akdeniz kıyılarında yaşayanlarda daha sık görülür.
Takipne: Çok hızlı solunum.
Taşikardi: Kalbin dakikadaki vuru sayısının artması.
Tartar: Diş taşı.
Telenjektazi: Deride veya mukozalarda kırmızı lekeler şeklinde görülen kılcal arteriol ve venüllerin genişlemesinden oluşan lezyonlar.
Telekardiofon: Kalp seslerini hastadan uzakta dinleten alet.
Telepati: Beş duyu işe karışmaksızın düşüncelerin bu duyuların üstünde bir yolla aktarılması.
Temporal Bölge: Şakak bölgesi.
Tendinit: Tendon iltihabı.
Tendon: Kasların kemiklere yapışmasını sağlayan yapılar.
Tenesmus: Rektum veya mesanenin iltihaplı durumlarında görülen ağrılı işeme veya defekasyon duygusu.
Tenya: Barsak paraziti şerit yassı solucan.
Testosteron: Erkek ¤¤¤¤ hormonuna verilen addır.
Tremor: İrade dışı titremelere verilen addır. Örneğin Hipertiroidi (Tiroid bezinin fazla çalışması) adı verilen rahatsızlıkta ellerde görülen ince amplitüdlü titremelere tremor adı verildiği gibi Parkinson da görülen kaba ve büyük amplitüdlü titremelere de tremor denir.
Tromboz: Kan damarlarının pıhtı veya ateron (kolesterol) plakları oluşarak tıkanmasıdır

U-Ü


Ula: Diş eti
Ulalgia: Dişetinde duyulan ağrı.
Ulcus: Bkz.ülser
Ulna: Önkolun iki kemiğinden içte (serçe parmağı tarafında) bulunanıdır.
Ultrasound: İnsan kulağının duyamıyacağı kadar yüksek frekanslı ses dalgaları. Ultra-ses.
Ultrasonografi: Ultra-ses kullanılarak elde edilen görüntüler. Bir çok hastalığın ön teşhisinde kullanılan ancak daha çok karın organları gibi ses dalgalarının kolayca geçebileceği konumdaki organların tetkikinde etkili bir inceleme yöntemidir.Şua = radyasyon söz konusu değildir.
Ultraviole: Dalga boyu 2000-4000 arası olan mor ötesi ışınlar.
Uterus: Rahim döl yatağı.
Uterus Bicornis: Uterusun iki boynuzlu olması anlamında bir terimdir. Uterusun üst kısmının çökük olması nedeniyle her iki uç kısımlarının beligin hal alması sonucu ortaya çıkan görünümdür.
Uvula: Küçük dil.

Ülser: Deri ya da mukoza üzerinde gelişerek altındaki dokularıda etkileyen açık yara.
Ülseratif Kolit: Kalın barsakla rektumun kronik iltihabı ve ülserasyonudur.
Üremi: Kandaki üre oranının normalin üzerinde olması halidir.
Üretra: Böbreklerle idrar torbasını birleştiren idrarın torbaya ulaşımını sağlayan tüptür. Her iki tarafta birbirinden bağlantısız olarak bulunur.
Üretra: İdrarın dışarıya atılmasını sağlayan ve ıdrar torbasından sonraki idrar yoluna verilen isim.
Üretrit: Üretranın iltihabıdır.
Üroloji: Kadın ve erkeklerdeki idrar yolları ve üreme sistemleri ile ilgili hastalıkları inceleyen bilim dalıdır. Bevliye.
Ürtiker: Hassasiyet sonucu ortaya çıkan deri döküntüleri ve kaşıntı ile belirgin bir durumdur.
Ürin: İdrar.
Ürogenital: Genital ve idrar yolları sistemi ile ilgili.
Ürografi: Damardan kontrast madde verilerek böbrekler mesane = idrar torbası ve idrar yollarının belirli zaman aralıkları ile filmlerinin çekilmesidir. Üriner sistem hakkında teşhis amaçlı yapılan işlemdir.
ÜSYE: Üst solunum yolları infeksiyonlarının kısaltılmış şeklidir.

V


Vacuol (vakuol): Küçük boşluk
Vademecum: Küçük el kitabı.
Vagotomi: Vagus sinirinin etkisini ortadan kaldırmak amacıyla dallarından birisinin kesilmesidir.
Vagus: Nervus Vagus onuncu kafa siniridir kafatasından çıktıktan sonra mide barsak sisteminin bir kısmına kalp ve akcigerlere dallar verir. Bu sistemlerin fonksiyonlarında önemli rol oynayan bir sinirdir.
Vajen (vagina): Kadın cinsel organı.
Vajinit: Vajina iltihabı.
Vaksın (vaccine): Aşı Bkz.aşı çeşitleri; attenüe otojen BCG polivalen sabin salk.
Value: Değer.
Varis: Kirli kan taşıyan damarların fonksiyonel bozuklukları sonucu ya da kan akımının önündeki bir engel nedeniyle genişliyerek kıvrımlı bir hal almasıdır.Yüzeyel olduğu gibi derin venlerde de varis gelişebilir.
Varikosel: Erkeklerde spermatik kordon venlerinin genişlemesi sonucu torbalar içersinde varis oluşumu.
Vaskülit: Damar iltihabı.
Vazodilatasyon: Damar genişlemesi.
Vazodilatör: Damar genişletici etkiye sahip ilaç madde.
Vazokonstrüksiyon: Damarları büzülmesi kasılması.
Vazokonstrüktör: Damarları büzen etkiye sahip ilaç madde.
Vazospazm: Damar kasılması büzülmesi.
Vejetaryen: Bitkisel gıdalarla beslenen etyemez.
Ven: Kirli kanı kalbe taşıyan damarlar.
Vertigo: Genel anlamda baş dönmesi hareket duygusu demektir. Ancak tansiyon düşmesi ile ilgili baş dönmeleri bu kapsamda değildir. Vertigodan kastedilen labirentit iç kulak iltihabı Meniere hastalığı gibi durumlarda olan baş dönmesi hissi Vertigo diye adlandırılır.
Vitiligo: Bir cilt hastalığı olup vücudun çeşitli bölgelerinde yer yer renk (pigment) kaybı ile karakterize normal bölgelerden keskin sınırlarla ayrılan beyaz lekeler.
Yabancı Cisimler: Vücudun belirli bir yerinde normalde bulunmayan her hangi bir madde yabancı cisimdir. Bunlara özellikle çocuklarda barsaklar kulak ve burunda rastlanır. Yutulan yabancı cisimler yemek borusunda takılabilir ya da tehlikeli olabilir.Bu nedenle bazen ameliyatla çıkartılmaları gerekebilir.
Yağ Embolisi: Büyük kemik kırıklarında görülebilen bir komplikasyondur. Kemik iliğindeki yağın bir kısmı açığa çıkar ve yağ damlaları kan dolaşımına karışıp damar tıkanmasına neden olur.
Yağlı Dejenerasyon: En çok kalp karaciğer ve böbreklerde görülür. Bu organlarda hücreler normal çalışma yeteneklerini kaybederler ve içlerinde yağ tanecikleri birikir.
Yalancı Gebelik: Tüm gebelik belirtilerinin olmasına rağmen uterus boştur. Bu duruma yalancı gebelik denir. Daha çok psikolojik nedenlidir.
Yersinia: Gram (-) bir bakteri


Z


Zar: Anatomide makroskopik ya da mikroskopik boyutlu az ya da çok farklılaşmış ya da karmaşık yapıda geniş ve yassı katman biçimli oluşumların genel adıdır.
Zature (Pnömoni): Akciğer dokusunun iltihabı. Çeşitli etkenlere bağlı olarak gelişmekle birlikte genellikle birincil ya da ikincil mikroorganizmaların yol açtığı akut ya da subakut hastalık tablolarını belirten bir terimdir.
Zayıflık: Kişinin vücut ağırlığının yaşına cinsiyetine ve boyuna göre hesaplanmış normal değerlerden daha düşük olması.
Zehir (toxin): Hücrelere ve yaşayan dokulara kimyasal ya da biyokimyasal nitelikte zararlar veren her türlü madde. Zehrin en tipik özelliği bu zararlı etkisini en küçük dozlarda bile göstermesidir.
Zehirlenme: Bir zehrin vücutta emilmesiyle ortaya çıkan belirtileri anlatan genel terim. Görece küçük miktarlarda kimyasal ya da biyokimyasal etki gösteren zehir süresi ve ağırlığı değişebilen bir hastalık haline ya da ölüme yol açar.
Zeka: Yeni sorunları karşılayarak uygun çözümler bulmak amacıyla zihnin tüm ögelerini amaca uygun kullanabilme yeteneği ya da gücü.
Zeka Geriliği: Zihinsel gelişmenin yavaşlığı. Doğuştan gelen ya da bebeklik çağında ortaya çıkan zihinsel yetersizliğe bağlı olarak ruhsal gelişimi duraklayan kişilerde görülür.
Zeka Yaşı: Psikolojide zeka testleriyle saptanan ve takvim yaşından farklı olarak belirli bir yaş grubuna özgü becerilerle zihinsel yetkinliği ifade eden ölçü.
Zelotypia (zelotifi): Aşırı gayret aşırı şevk.
Zigoma: Gözlerin alt ve yan kısımlarında elmacık kemiklerine karşılık düşen yüz bölgesi.
Zigot: Döllenme sırasında spermatozoitin yumurtayla birleşmesi sonucu oluşan hücre.
Zinc: Çinko
Zona: Etkeni su çiçeğine de yol açan virüs hastalığı. Herpes zoster virüsü.
Zoofili: Hayvanlara karşı aşırı düşkünlükle belirlenen hafif bir duygulanım bozukluğu. Genellikle aşırı duygusal destek konusunda saplantılı ve normal yoldan bu desteği sağlayamamış kişilerde görülür.

Yorumlar

Popüler Yayınlar